Faydalı Paylaşımlar..

3 Ocak 2014 Cuma

ŞEFKAT KAHRAMANI ANNELER

13:37:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Çocuğunu birkaç dakika önce dünyaya getirmiş olan mutlu anne, hemşireye, "Yavrumu görebilir miyim?" dedi. Bebek annesinin kollan arasına konulduğu zaman anne, ço­cuğunun yüzünü görebilmek için üstüne Örtülmüş olan tülbenti merakla kaldırdı. Bu sırada doktor hemen arkasına döndü ve dışarı bakmaya başladı. Çünkü çocuk kulaksız olarak doğ­muştu. Zamanla çocuğun duyma melekesine sahip olduğu an­laşıldı. Yalnız, yüzünün görüntüsü hiç de iyi değildi. Bir gün, çocuk okuldan hüngür hüngür ağlayarak eve döndü ve ken­disini annesinin kollan arasına attı. Küçük çocuk gözyaşları içinde annesine şöyle diyordu: "Benden büyük bir çocuk bana 'kulaksız' dedi."

Artık büyümüştü. Kulakları olmadığı halde güzel olduğu belli idi. Arkadaşları arasında da kendini sevdirmişti. Kulakları olmadığı için sınıf başkanlığına seçilememiş, fakat birer şiir, edebiyat ve müzik ödülü kazanmıştı. Annesi ona, arkadaş­larına yakınlık göstermesini önerdiği zaman, içinden derin bir üzüntü duyuyordu.

Gencin babası bir gün aile doktoru ile bu meseleyi gö­rüştü. Acaba bir çare bulunamaz mıydı? Doktor, kulak sağla­nabilirse ameliyatla ona kulak takılabileceğini söylüyordu. Ama bütün mesele kulağını feda edebilecek kişiyi bulmaktaydı. Bu kadar büyük bir fedakarlığı kim göze alabilirdi ki?

Aradan iki yıl geçti. Bir gün baba, kulaklarını verecek biri­ni bulduğunu belirterek, artık ameliyat zamanının geldiğini söyledi. Fakat bunun kim olduğunu söyleyemeyeceğini de vur­guladı.

Ameliyat başarıyla sona ermiş ve yepyeni bir görünüm ortaya çıkmıştı. Delikanlı zamanla okulda kendini gösterme imkanını buldu ve büyük başarılar sağladı. Eğitimini bitirdikten sonra evlenerek politikaya atıldı. Aradan yıllar geçti. Sonunda gencin, kendisi için büyük

Fedakârlıkta bulunan insanı öğrenme günü gelip çatmıştı, işin enteresan yanı, bu aynı zamanda delikanlının hayatının en üzüntülü günlerinden biriydi. Çünkü o gün delikanlı, annesinin cenazesinin başında bulunuyordu.

Babası yavaşça cansız olarak yatan annenin yanına yak­laşarak zavallı kadının saçlarını kaldırdı. Annesinin kulaklarının olmadığını hayretler içinde gören genç gözyaşlarını tutamadı ve kendini toparladıktan sonra şunları mırıldandı: "Oysa annem bana hep, 'uzun saçlı olmaktan çok hoşnutum' derdi."

Kaynak:İbrahim Refik, Hayatın Renkleri, Albatros Yayınları, İstanbul 2001, s. 47

0 yorum:

Yorum Gönder