Faydalı Paylaşımlar..

9 Haziran 2015 Salı

Kız Çocukları Özeldir

14:38:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Evliliklerinin ilk gününde kadın ve kocası kapıyı kimseye açmamaya karar verip anlaştılar.

İlk olarak o gün damadın anne ve babası evli çiftleri görmeye geldi, kapının hemen ardındaydılar. Kadın ve kocası birbirlerin baktılar, adam kapıyı açmak istedi ama eşi ile yaptığı anlaşma gereği kapıyı açmadı, böylece anne babası daha fazla beklemeyip gittiler.

Aynı gün içerisinde bir süre sonra, gelinin ailesi geldi. Eşler anlaşmaya rağmen birbirlerine baktılar. Gelin gözyaşları içerisinde,

– “Bunu yapamam,” diye fısıldayıp kapıyı açtı.

Eşi hiçbir şey söylemedi.

Yıllar sonra dört erkek çocuğunun ardından beşinci olarak kız çocukları dünyaya geldi.Baba yeni doğan kız çocuğu için büyük bir kutlama yapmayı planladı ve tüm tanıdıklarını davet etti.

Sonra o gece eşi kocasına diğer dört çocuğa böyle bir kutlama yapmadığı halde neden bu sefer böylesine bir kutlama yapmak istediğini sordu.

Eşi basit bir yanıt verdi:

– “Çünkü yalnızca kızım bana kapıyı açacak.”

Kız çocukları her zaman çok özeldir.

Kaynak: Murat Çiftkaya, İlham Öyküleri.

Çocuk

14:20:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Yolda giderken, yürümeye çalışan bir çocuk fark ettim. Elindeki değnekleri zorlukla kaldırıyor ve alt tarafı pek tutmayan vücudu ile bir sağa bir sola sallanıyordu. Yüzüne bakılırsa, on üç – on dört yaşlarından fazla değildi.

Sanki büyülenmiş gibi onu izlerken, aniden yere düştü
.
Hemen yanına koşarak kaldırmaya çalıştım.
Sessizce ağlıyordu.

— İnşallah bir yerin acımamıştır, dedim. Olur böyle şeyler sakın üzülme.

— Üzülmüyorum, dedi. Zaten ben pek üzülmem.

— İyi ama ağlıyorsun, diye atıldım.

— Kolum acıdı, dedi. Onun için her halde.

Bakmak için gömleğini sıyırdım. Sağ eli tam bileğinden kesikti. Bu yüzden bir değneği, diğerinden farklı şekilde yapılmıştı.
Ayağa kalktığında:

— Günde birkaç kez düşmeye alıştım, dedi. Geçen sene düştüğümde, elim araba altında kalmıştı.

Söyleyecek söz bulmakta zorlanıyordum. Teselli etmek için:

— Üzülme! dedim. Daha kötü şeyler olabilirdi.
Belki ilk defa yüzüme bakarak:

— Üzülmüyorum, diye gülümsedi. Zaten ben pek üzülmem.

— Biraz önce aynı şeyi tekrar etmiştin, dedim. Neden böyle söyledin?

Titreyen vücudunu, elinden geldiği kadar dikleştirirken:

— Çünkü ben, Allah’a inanıyorum, dedi. O’na inanan kişiler, hiç ölümsüz bir vücuda sahip olmayacak mı? Üstelik de sapasağlam bir vücuda.

Bu sefer sustum, her nedense bir şey söyleyemedim.
Teşekkür edip yanımdan ayrıldı.

O küçük kahramanın arkasından bakarken, “Acaba hangimiz daha mutlu?” diye düşünüyordum.

Kaynak : Cüneyd Suavi Hayatın İçinden Hikâyeler

BEBEK YALNIZLIĞI

14:01:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Ailenin tek ve son bebeğiydi. On sekiz aylık olunca konuşmaya başlamış,o güzel dudakları arasından,ilk önce"anne"sözcüğü çıkmıştı.

Bebek, aynı bedenin bir parçası olduğundan elbette habersizdi.Fakat onu herkesten fazla sevdiğini ve onsuz asla yapamayacağını çok iyi biliyordu. Hele süt emdikten sonra o şefkatli kollar arasında uyumak ve uyandığında yine onu baş ucunda görmek, ne doyulmaz bir şeydi.

Bebeğin bu mutluluğu fazla uzun sürmedi. Annesi, onun masraflarını bahane ederek babasının "şef" olduğu bir bankada çalışmaya başlamış ve;

"Erkeklere taş çıkartan yaman bir iş kadını"haline gelmişti.Artık yavrucak, sabahları gözünü açtığında kendisini öpücüklere boğan gül kokulu annesinin yerine, plastik kokulu bir ciklet çiğneyen ve "dadı" adı verilen kara-kuru bir kadınla karşılaşmakta idi.
Bu durumda yapabildiği tek şey, avazı çıktığı kadar bağırıp ağlamaktı.Fakat gözüne dadıdan çok cadı gibi görünen o kadının kemikli parmaklarıyla attığı ustalıklı cimdikler, onu doğduğuna bin defa pişman ediyordu. Bebek bir ay zarfında diğer çocuklardan farklı olarak ağlamamayı öğrenmiş annesine kavuşacağı saatlere kadar dadısıyla birlikte televizyon seyretmeye alışmıştı.

Babası, nüfus artışını "memleketin geleceği için bir tehlike" saydığından, oldum olası bebeğe soğuk davranır ve ara sıra uzaktan laf atmanın dışında ona pek yüz vermezdi. Bebek bu durumda da yine ağlamamaya çalışırdı.Yavrucak, annesinin dönüşünü dört gözle bekler ve kucağına atılmakta gecikmemek için dış kapının yanında bulunurdu. Fakat artık buram buram sigara dumanı kokan annesi, gelir gelmez işlere koyuluyor,aceleyle yemek yapıp bulaşık yıkıyordu.Bu arada alel acele bir şeyler yedirdiği bebeğini,kendi odalarından çıkartıp yan odaya koydukları yatağa yatırıyordu.
Bebek iki yaşına bastığında, annesi ona kafes içerisinde zıplayıp duran bir muhabbet kuşu hediye etti. Artık yavrucak, asık suratlı dadısının yerine onunla konuşuyordu.

"Anne bankaya gitti, anne bankaya gitti" ,diyerek şikayette bulunuyordu.

Anne ve babası, bu isabetli hediyelerinden dolayı yavrularının yalnızlık çekmediğine inanıyor, bu yüzden yeni aldıkları arabanın taksitlerini kolaylaştırmak için, tatil günlerinde de mesai yapıyorlardı.

Kuş, belkide ayrı bırakıldığı sevdiklerine kavuşabilmek gayretiyle günün birinde kafesin açık bırakılan kapısından uçup gitti.
Son arkadaşını kaybeden bebeğin onu yakalamak için uzanan elleri havada kalmış, uzun zamandır dökülmeyen gözyaşları, inci taneleri gibi ardarda sıralanmıştı. Kuşun uçtuğu yöne doğru mahsun mahsun bakarken:

Kuş da bankaya gitti!... diye ağlamaktaydı.Kuş da bankaya gitti!..

Kaynak: Cüneyd Suavi-Hayatın İçinden