Faydalı Paylaşımlar..

9 Ağustos 2013 Cuma

Çocuktan Al Haberi

11:17:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Öğrenciler ders dinlemekten, ödev yapmaktan ve çalışmaktan usanmıştı. Medresede iken, gözleri hocada, kulakları sokaktaydı. Bunalıyor, sokakta oynaşan küçüklerin seslerini duydukça çileden çıkıyorlardı.

Ders bitimini sabırsızca bekliyor, biter bitmez sokağa koşuyor, oyuna dalıyorlardı.

Bir gün ders arasında, hocanın en azından bir süre medreseye gelmemesini sağlamak için ne yapabileceklerini konuştular.

İçlerinden biri,

“Arkadaşlar...” dedi. “Hocamız hastalansa mesela, şöyle bir hafta gelmese... Hı, nasıl olur?” dedi.

Öteki,

“Adam taş gibi!” dedi. “Hiç hastalanmaya niyeti yok!”

Cin fikirli biri,

“Ama her an olabilir bu!” dedi. “Benim bir önerim var.” deyince, ötekiler atıldı,

“Nedir, anlat hele...”

Ertesi gün derse erkenden girdiler. Hocayı beklemeye başladılar. Hoca girer girmez, biri,

“Hayrola hocam...” dedi. “Hasta mısınız? Yüzünüz sapsarı!” diye sordu.

Hoca,

“Yoo..” dedi. “Allah’a şükür hiçbir şeyim yok, gayet iyiyim.”

“Bilmem!” dedi öğrenci. “Ama kötü görünüyorsunuz .”

Hoca kuşkulanmaya başladı. Az sonra, derse geç kalan bir başka öğrenci girdi.

İzin istedi, “Hadi geç.” dedi hoca. “Bir daha olmasın ama!”

Çocuk yerine geçerken, şaşırmış gibi bakınca yüzüne, Hoca,

“Ne oldu, niye bakıyorsun?” diye sordu.

Çocuk,

“Hocam geçmiş olsun rahatsız mısınız?” diye sorunca Hoca’nın vehmi arttı,

“Niye?” diye sordu. “Kötü mü görünüyorum?”

Çocuk,

“Hocam kötü de söz mü, basbayağı hastasınız siz!”

Sonra sırayla bir başka, öteki, diğeri, beriki derken Hoca da inandı hasta olduğuna. Kendi kendine,

“Allah Allah...” diye mırıldandı. “Yahu sabah hanım nasıl fark etmedi yüzümdeki solgunluğu. Tabi ya, aklı başında değil ki... Beni düşündüğü mü var, kendi derdinde kadın.”

Yine de derse başladı ama kaygı içinde ne anlattığını ne dinlediğini bilemedi. Çocuklar alışılmışın aksine gürültü yaptı, kafasını kazan gibi şişirmişlerdi.

Akşam eve dönerken Hoca artık kendini hasta hissediyordu. Eşini payladı,

“Kör müsün!” dedi. “Herkes yüzümün sararmış solmuş halini gördü de sen görmedin? Çabuk yatağımı hazırla, ayakta duracak halim kalmadı!”

Kadın,

“Ayol senin bir şeyin yok, istersen getireyim aynayı bak, boşuna vehimlenmişsin!” dediyse de inandıramadı.

Hoca, abartarak,

“Daha konuşuyor, ser şu yatağımı, baksana bedenim tir tir titriyor.” Dedi.

Karısı yatağını hazırladı. Yattı, yorgunluktan başını yastığa koyar koymaz uyudu.

Çocuklar sabah bayram sevinci içinde herkese söyleyip, yaydılar Hoca’nın hasta olduğunu.

Akın akın ziyaretine koştu insanlar,

“Allah Allah yahu yeni haberimiz oldu, hayırdır neyin var, geçmiş olsun.” Dediler.

Hoca,

“Yahu sormayın benim de haberim yoktu, çocuklar fark etti, meğer bayağı hastaymışım!” dedi.

Kaynak:Anonim

Hasta

07:12:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Adam, bir doktora gidip son zamanlarda gözlerinin dışarıya fırladığını ve kulaklarının da hep uğuldadığını söyleyerek doktordan yardım istedi.

Doktor, adamı muayene ettikten sonra ciddi bir eda ile başını sallayıp bademciklerinin alınması gerektiğini söyledi. Adam bademciklerini aldırdı; fakat bunun bir faydası olmayınca başka bir doktoRA gitti. Bu doktor ise adama, bütün dişlerini çektirmesini söyledi. Adamcağız dişlerini toptan çektirdi.

Ama ne gözlerinin patlaklığı geçti, ne de kulaklarının uğultusu dindi.

Adam üçüncü doktora görünmeye karar verdi. Bu doktor, adama altı aylık ömrünün kaldığını söyleyince adam çok üzüldü.

Madem ki yakında ölecekti, bari o zamana kadar krallar gibi yaşamalıydı. Gıcır gıcır son model bir araba aldı. Üniformalı bir şoför tuttu; şehrin en iyi otelindeki bir daireye yerleşti.

En seçkin terziye 20 tane kostüm ısmarladı. Gömleçi "kol 16, yaka 34" diye ölçülerini alırken adam: " Yaka 33 diye" düzeltti.Gömlekçi tekrar ölçüp "34" diye ısrar edince adam ; "Ama ben hep 33 yaka giyerim" dedi.

Bunun üzerine gömlekçi omuz silkip, "Siz bilirsiniz, ama ben sizi uyarıyorum, 33 yaka giymeye devam ederseniz gözleriniz patlar, kulaklarınız da uğuldar" dedi.

Kaynak: Zafer Bilim dergisi Ocak 2010 sayısı. S:41