Faydalı Paylaşımlar..

15 Ağustos 2013 Perşembe

Anne-Babasına Ders Veren Çocuk..

12:53:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Bir zamanlar oğlu, gelini ve dört yaşındaki torunuyla birlikte yaşayan yaşlı bir adam vardı.Elleri titriyor, gözleri eski denli iyi görmüyor ve yürürken sürekli sendeliyordu.Yemek zamanı geldiğinde tüm aile masaya birlikte otururdu.Fakat yaşlı büyükbabanın titreyen elleri ve bulanık gören gözleri yemeği işkenceye dönüştürüyordu.Bezelyeler kaşığından yere yuvarlanıyor, bardağı tuttuğunda masa örtüsüne süt sıçratıyordu.Oğlu ve gelini bu durumdan rahatsız olmaya başlıyordu.

Böylece karı koca köşeye küçük bir masa yerleştirdiler. Ailenin geri kalanları yemeklerin tadını çıkarırken, büyükbaba bu küçük masada tek başına yiyordu.Zaman içinde bir iki tabak kırmasının ardından büyükbabaya yemekleri tahta tabakta verilmeye başlandı.

Böyle yalnız başına yemek yerken yaşlı adama göz attıklarında onu sessizce ağlarken buldukları oluyordu. Yine de karı kocanın büyükbaba ile konuşmaları yalnızca düşürdüğü çatal, döktüğü yemek için yapılan azarlamaların ötesine gitmiyordu.

Ailenin en küçük bireyi ise tüm bunları sessizce izliyordu. Bir öğleden sonra babası küçük oğlunu tahta parçalarıyla uğraşırken buldu ve tatlı bir sesle ona ne yaptığını sordu.Oğlu ise ona aynı tatlılıkla “Sana ve anneme ben büyüdüğümde kullanmanız için küçük birer kase yapıyorum” diye yanıt verdi ve işine devam etti.Bu sözcükler anne babasını o denli etkiledi ki, bir süre gözlerinden süzülen yaşlarla sessizliklerini korudular. İkisi de yapılması gerekeni biliyordu.

O akşamdan itibaren büyükbaba yeniden ailesiyle aynı masada yemeğini yedi ve ne oğlu, ne gelini düşen bezelyeleri, ıslanan masa örtüsünü, dökülen sütü dert etti.

Kaynak: (Leo TOLSTOY / Yaşlı Büyükbaba ve Torunu)

Mehmet’in Dönüşü

12:43:00 Posted by Mücahid Reis No comments


İki katlı bir evin çatısının içinde, saçtan yapılmış bir su deposu vardı. Hiçbir sorun çıkarmadan çalışıyordu ama, çok kötü bir yalnızlık çekiyordu. Üstelik de gün ışığı görmeden...
Su deposu, takıldığının ikinci senesinde, yalnızlığını gidermenin yolunu buldu ve kendisine bağlanan galvaniz boruya:

— Ucundaki musluğa rica et de, evde olup bitenleri bize aktarsın!. dedi.

Bu teklif, musluğun da işine geldi. O da zaten sıkılıp duruyordu. Kısa bir süre içinde sohbetler koyulaştı. Artık depo, bazen suyunun neden çabuk tükendiğini biliyordu. Bunlardan ilki, Kurban Bayramına rastlamıştı. Ev, tepeden tırnağa temizlenmiş ve kesilen hayvan için bol su gerektiğinden, depoyu kısa sürede tam takır boşaltmıştı. Üç ay sonra musluktan, ev sahibinin düğün yapacağı haberi geldi. Ve düğün günü tıka basa dolu olduğu halde, gelen kalabalığa fazla dayanamadı. Depo buna benzer günlerde, suyunu azar azar gönderiyor ve herkese yetmeye çalışıyordu.

Su deposu, çatıdaki dördüncü senesinde, musluktan sevinçli bir haber daha aldı. Evde artık üç kişiye hizmet edilecekti. Sahiplerinin bir çocukları doğmuş, ismi de Mehmet konmuştu.

Birkaç gün sonra musluktan:

— Mehmet’i yıkıyorlar, müjdesini duyunca heyecanlandı. Onun ilk banyosu için büyük bir titizlik göstermeli ve suyunun en berrak kısmını göndermeliydi. Depo, daha sonraki günlerde de onun bezleri için aynı çabayı gösterdi ve Mehmet’in büyümesini sürekli takip etti. Musluktan aldığı haberlerle saçlarının uzamasını, emeklemesini, yürümeye başlamasını ve okula gitmesini hayâlinde canlandırarak kendisini avutuyor ve ona duyduğu hasreti gideriyordu.

Yıllar peş peşe geçti. Su deposu eskimiş, Mehmet ise büyüyüp askere gitmişti. Depo, sanki ilk defa yalnızlık çekiyor ve ona kavuşmak için, suyunun her damlasıyla dualar ediyordu.

Mehmet’in dönmesi ayları aldı. Bu sürede depo hiç zorlanmadı. Koca evde iki kişi kaldığı için, her zaman dolu idi.

Bir gün ev sahipleri, suyu çok fazla kullanmaya başladılar. Evdeki faaliyet, yaşlı deponun gözünden kaçmadı.

Sebebini musluğa sorduğunda, yirmi yıl önceki gibi:

— Mehmet’i yıkıyorlar!. cevabını aldı. Doğu sınırında askerlik yaparken, vatan hâinlerinin şehit ettiği Mehmet’i yıkıyorlar!...

Kaynak: Cüneyd Suavi 2002 Zafer Dergisi