Faydalı Paylaşımlar..

8 Kasım 2014 Cumartesi

İŞİNİ İYİ YAPMAK

15:25:00 Posted by Mücahid Reis

Seyyar bir şemsiye tamircisi, yol kenarında küçük bir kutu üzerine oturmuş, şemsiye tamir ediyordu. Tamirci, tamir edilecek yerleri dikkatle ölçüyor, yamayı itina ile bir bir yerleştiriyor, telleri tek tek deneyerek güçlendiriyordu. Adamı hayranlıkla seyreden bir genç yanına yaklaştı:

- İşinizi çok dikkatli yapıyorsunuz, dedi. Şemsiye tamircisi elindeki İşi bırakmadan: - Evet, ben, her zaman işimi İyi yapmaya çalışırım, diye cevap verdi.

- Müşterileriniz, işinizi iyi veya kötü yaptığınızı ancak siz gittikten sonra anlayacaklar.

- Evet, haklısınız.

- Bu tarafa tekrar mı geleceksiniz?

- Hayır.

Genç artan bir hayranlık ve merakla sordu:

- O halde niçin bu kadar titizsiniz? Tamirci:

- O zaman, benden sonra buradan geçecek tamircinin İşi kolaylaşacak. Ben, eğer kötü malzeme kullanır, işimi baştan savma yaparsam, halk bunu er geç anlayacak ve ondan sonra buradan geçen tamirciye kimse iş vermeyecek.

Allah (c.c.), kuluna verdiği nimeti onun üzerinde görmek ister. Kul işini evvela Onun hoşnutluğuna ermek için yapar. İş, Ona arz ediliyor gibi yapılmalıdır. Evet, asıl gören O'dur ve O güzeli sever.

İşlerinde kötü örnek olanlar, başkalarının hukukunu manen çiğnemiş olurlar. Güveni sarsarlar, emniyeti ve huzuru bozarlar.

İşinin hakkını vermeyen cemiyet kalesinde gedik açmış demektir ki, herkes böyle bir hale düşmekten kaçınmalıdır. Kimse bozguncu olmak ve milletine zarar vermek istemez.

Bugün ileri ülkeleri ayağa kaldıran, bu iş ahlâkı ve dü­rüstlüktür.

KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Ufku, Timaş Yayınları, İstanbul 2004, s. 52

Zincirleme

14:48:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Yakın zamanda kendisine yardım eden bir dostuna teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza güzel bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.

Akşam eve giderken, kazandığı paranın birazını hep köşe başında oturan fakir bir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama mutlu oldu ki... iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi.

Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı..... anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar... bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan tebessümün sonucuydu.

(Tavuk Suyuna Çorba Kitabından)

HANIM DÖVÜLMEZ

10:52:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Adamın biri,çok akıllı ve iyi bir İslâm terbiyesi görmüş bir hanımla evlenmiş.

Adam,hanımından çok memnunmuş.Evlerinde hiç hır-gür olmazmış.Kavga gürültüde çıkmazmış. 

Bu genç adam,bir gün arkadaşlarına uğrar Bu ahlaksız adamlar karılarını şöyle dövdüm,böyle dövdüm diyerek birbirlerinie güya
öğünerek anlattıklarına şâhid olur.adam,hayretle bunlara sorar:

-Karılarınıza neden döversiniz?Hiç bir günahı olmayan kadınlar nasıl dövülür?diye sebep sorar.Arkadaşları:

-Bundan kolay ne var derler.Eve bir kilo kıyma götürürsün.Kıymayı yemek yaparsa köfte istiyordum dersin, diye akıl vermişler.

Adam,ertesi akşam eve gelip sofraya oturur.Hanımı,kıymadan misket çorbası yapmış. Herifin önüne koyar.Herif,hanıma çıkışır:

-Ben, patatesli köfte istiyordum der.Hanım:
-Patatesli köfte de var der. Herif:
-Ben yaprak sarması da istiyordum der.Hanım:
-O da var efendi,o da var der.

Koca kıymetini çok iyi bilen, İslâm terbiyesi görmüş iyi huylu kadın, kocasının hoşnutluğunu almak için elindeki imkana göre
hareket edermiş.

Adam ertesi gün arkadaşlarının yanına çıkmış.Hemen acele acele sormuşlar:

-Ne oldu? dövebildin mi karıyı demişler.

Adam, durumu anlatmış. Arkadaşları:

-Ha demişler kerâmet sende değil; senin karındaymış, senin karın çok akıllı, işbilir bir kadınmış demişler.

Kaynak:Yusuf Tavaslı, Dînî Hikâyeler(Kıssadan Hisse Alabilmek), El Boy, Tavaslı Yayınları, İstanbul , s.56-57