Faydalı Paylaşımlar..

18 Eylül 2013 Çarşamba

Şu İki Adamdan Beni Kurtar!

13:48:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Suriye atabeklerinden Nureddin Zengi, 12'nci asrın sonlarına doğru Ortadoğu'ya akın etmiş Haçlı askerlerini küçücük ordusuyla püskürtüp, o günkü İslâm dünyasını Haçlı tasallutundan uzun müddet koruyan büyük bir devlet adamıdır. Haçlılarla müca­dele bayrağını kendinden sonra, Selâhaddin Eyyubî'ye bırakarak Halep civarında ruhunu teslim et­miştir.

Nurettin Zengi, bir gece, Halep'te Hazret-i Resülüllah'ı rüyasında görür.

Kendisine tebessüm ederek bakan Resûl-i Ekrem Efendimiz, iki mübarek parmağıyla iki adamı işaret ederek:

- Nureddin, şu iki adamdan beni kurtar! Der.

Heyecanla uykudan uyanan Nureddin Zengi, bir müddet düşünceye dalar ve tekrar uyur; fakat aynı rüyayı, aynı gece üç defa görür. Her defasında Haz­ret-i Resûlüllah:

- Nureddin, şu iki adamdan beni kurtar! Diye­rek, iki kır saçlı kimseyi göstermektedir.

Sabah namazını kıldığı büyük Cami'deki Hoca Efendi'ye, bu rüyasını anlatır. Hoca efendi:

- Hazret-i Resûlüllah, bir tehlikeye maruzdur. Derhal gitmelisin! Diye rüyayı tabir eder.

Hemen bir askeri birlikle yola çıkan Nureddin Zengi, bir çok kıymetli hediyeleri de beraberine ala­rak, Medine'ye doğru ilerler.

Bir haftadan fazla süren bir yolculuktan sonra, nihayet Peygamber şehri Medine-i Münevvere'ye va­rır.

İlk iş olarak, Hazret-i Resûlüllah'ın kabrini ziya­ret eder. Sonra bütün Medine halkını, getirdiği hedi­yeleri dağıtmak üzere oraya toplar.

- Sizler, Hazret-i Peygamberdin aziz komşularısı­nız, bu hediyelerimi lütfen kabul edin, diyerek her­kese ayrı ayrı yardımda bulunan Nureddin Zengi; rüyasında kendisine gösterilen adamlara, gelenler içinde rastlayamaz. Bu defa tekrar sorar:

- Buraya gelmeyen kimse kaldı mı acaba?

- Evet, derler. İki sene evvel batıdan gelmiş iki kimse var ki, onlar hiçbir hediye almazlar, sön dere­ce cömert kimseler, gece gündüz evlerine kapanıp ibadetle meşgul olurlar. İçimizde en sâlih kimseler olarak görünürler. İşte o iki zât burada yoklar. Evle­ri de Resûlüllah'ın kabr-i saadetinin yakınında, şu­rada...

Derhal bu iki şahsın yanma giden Nureddin Zengi, güç belâ kapıyı açtırınca, bir de bakar ki, Hazret-i Resûlüllah'ın rüyada gösterdiği kır saçlı iki adam bunlardır.

Evin ortasında büyükçe bir hasır serili, fakat başka hiç bir şey yok. Etrafı iyice tetkik eden Zengi'nin aklına bir ara şüphe gelir.

- Şu hasın kaldırın bakayım, der.

Kır saçlı adamlar hasın kaldınnca, altında bü­yükçe bir merdivenin yerin altına doğru uzandığı görunur.

Bu merdivenden yerin derinliklerine doğru inen adamlar, buradan da Resûlüllah'ın kabrine kadar bir mahzen açmışlardır. İşte o günlerde de, tam altı­na geldikleri Ravza-i Mutahhare'yi delip, Resûlül­lah'ın mübarek vücudunu çalmaya hazırlanmışlar­dır. Daha sonra da ilk fırsatta mübarek naaşı Avru­pa'ya kaçırmayı düşünmektedirler.

Hükümdar Nureddin Zengi'nin sıkıştırması üze­rine her şeyi itiraf eden bu iki adam, kendilerinin Av­rupa'dan geldiklerini, Resûlüllah'ın mübarek vücu­dunu kaçırmak için torbalar dolusu altına pazarlık yaptıklarını apaçık söylerler.

Medine halkını hayretlere düşüren bu olay üze­rine, suçlular gereken cezayı görürler.

Daha sonra da Ravza-i Mutahhare'nin etrafını kazdırarak kurşun duvar çektiren Nureddin Zengi, Resûlüllah'ın rüyadaki işaretiyle böyle gizemli bir olayı ortaya çıkaran kimse olur.

Kaynak:Mehmet Dikmen, Esrarengiz Olaylar, Cihan Yayınları, İstanbul 2001, s.20

0 yorum:

Yorum Gönder