1965 yılında hayata gözlerini yummuş, Elazığ Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’nde yani bir tımarhanede tedavi gören bir delinin Rabbine yazdığı son mektubunu gelin birlikte okuyalım. Eski Türkçe ifadeler çok geçtiği için paragraf paragraf sizlere açıklamaya çalışacağım.
Ben dünya küresi, Türkiye karyesi ve Urfa köyünden, El Aziz Tımarhanesi sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i bekleyen, başhekimlik üzerinden Hakimler Hakiminin dergahı uluhiyetine son arzuhalimdir.
Ben dünya küresi, Türkiye beldesi ve Urfa köyünden, El Aziz Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi sakinlerinden, ismi önemsiz, varlığı değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir aciz kulunuz, ahir zamanda misafiriniz Azrail’i bekleyen, başhekimlik üzerinden Hakimler Hakiminin yüce katına son dilekçemdir.
Ben gam deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanıyla padişah yapılmışım. Meyvalardan dağdağana, çalgılardan ney ile kemana kapılmışım. Benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. Kalbim Eichmann’ın fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.
Ben dert denizinde, fakirlik ülkesinde, horluk ve rezilllik kıyafetiyle padişah yapılmışım. Meyvelerden çitlenbiğe, çalgılardan ney ile kemana kapılmışım. Benim yatağım akasya dikenlerinden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. Kalbim (Adolf) Eichmann’ın (Hitler’in Nazi Almanya’sındaki acımasız komutanlarından biridir) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.
Ruhum aşıkı Hüda, Mahbubperesttir. Lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gurestir. Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa bana karşı keleştir. Bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir. Aylar geçti. Tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.
Ruhum Hüda’nın aşığı, Güzele tapandır. Fakat aklım kaderin cilvesi ve talihin tokatıyla gelgittir. Bana gelen gam derdinin kilosu bedavadır. Nerede bir güzel varsa bana karşı çirkindir. Bütün yiğitlerde bana hep ters ve pezevenktir. Aylar geçti. Tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdestidir. Yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.
O resuli zişan ve sultanı dücihan Cenabı Allah; insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını, ruhları vücut, vücutları ise ruhlar için yarattığını, erkekleri kadınlar, kadınları erkekler için yarattığını, cenneti mümin kullar, mümin kulları da cennet için yarattığını, cehennemi inkarcılar ve münafıklar, inkarcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını peygamberinin hadisleriyle haber vermiştir.
O büyük şan sahibi olan ve iki alemin sultanı Cenabı Allah; insanları dünya, dünyayı ise insanlar için, ruhları vücut, vücutları ise ruhlar için, erkekleri kadınlar, kadınları erkekler için, cenneti mümin kullar, mümin kulları da cennet için, cehennemi inkarcılar ve münafıklar, inkarcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını peygamberinin hadisleriyle haber vermiştir.
Peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir?
Peki acaba benim gibi Allah aşkıyla aklını yitirmiş delileri ne amaçla yaratmıştır?
Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin. Allah sana iman verdi, sen tuğyan edersin. O inam etti, sen küfran edersin. O ikram etti, sen inkar edersin. O ihsan etti, sen isyan edersin. Bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin.
Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin. Allah sana iman verdi, sen haddini aşarsın. O ihtiyacın olanı sana emanet etti, sen nankörlük edersin. O ikram etti, sen inkar edersin. O iyilikle yardım etti, sen isyan edersin. Bir de kalkıp bana deli divane diye ismimi karalarsın.
Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir. Şimdi adresimi arz ediyorum. Kur’an’ı geldiği yere, yine Kur’an’ı getiren geri taşısın. Madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı, Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın? Ta ki Hazreti Muhammed Mehdi (A.S) gelince yeniden okunup yaşansın.
Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde savaşmaktadır. Eğer dilekçemin cevabı gelirse bu içimdeki savaş sona erecektir. Şimdi adresimi yazıyorum. Ku’ran’ın geldiği yere, yine Kur’an’ı getiren geri taşısın. Madem ki hükümleri ve ahlakı kalmadı, Kur’an’ın kağıdı ve yazısı ne işe yarasın? Ta ki, Hazreti Muhammed (s.a.v) yolu üzere gelecek olan mehdi gelince yeniden okunup yaşansın.
Ey zerrelerden kürelere, yerlerden göklere bütün alemlerin Rabbi! Ey cemadi, nebati, hayvani, insani, ruhani ve nurani her şeyin ve herkesin yegane sahibi! Ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi! Ey dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabibi! Ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi… Ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi… Herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım. Aşkına sarıldım. Yegane Sen kaldın. Yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken Sana ulaştım. Sevdana daldım. Böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.
Ey atomlardan gezegenlere, yerlerden göklere, bütün alemlerin Rabbi! Ey cansızların, bitkilerin, hayvanların, insanların, cinlerin ve meleklerin her şeyin ve herkesin tek sahibi! Ey iman ve Allah sevgisi ile yaşayanların en büyük sevgilisi! Ey dertli kişilerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin doktoru! Ben çaresiz kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi… Ama ilahi sevginin ve hasretin divanesi… Herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım. Aşkına sarıldım. Bir tek Sen kaldın. Yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama bu saydıklarımı ararken Sana ulaştım. Sevdana daldım. Böylece geçici ve hayali görüntülerden kurtulup, hakiki görüntüne ulaşmamı sağladın.
Yüceler yücesi Rabbim, Efendim.
Haktan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, Burak bineği, Cebrail seyisi, sidretül münteha menzili, cümle mahlukatın en şereflisi, Rahman’ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi, kainatın fahri ebedisi, ahir zaman nebisi ve mehdisi, levhi mahfuzun tercümanı ve tebliğcisi, efendiler efendisi Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in mahbubiyetini mi istedim? Hanif dinin üstadı ve nice nebilerin atası Hazreti İbrahim’in haliliyetini, Hazreti Süleyman’ın saltanat ve servetini, Hazreti Musa’nın celadet ve cesaretini, Hazreti İsa’nın ruhaniyetini mi istedim? Hazreti Ebubekir sıddıkın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, Hazreti Ömer-ül faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Hazreti Osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, Hazreti Aliyyül Murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim? Senden mülkü hakimiyet, şanü şöhret, malü servet mi talep ettim? Senden vücuduma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim. Çünkü şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve müminlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet verseydin, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti.
Yüceler yücesi Rabbim, Efendim.
Doğru yoldan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, Burak atı, Cebrail seyisi, Cebrail’in dahi giremediği yere giden, bütün mahlukatın en şereflisi, Rahman’ın Dünya üzerinde en mükemmel görüntüsü ve temsilcisi, evrenin sonsuza kadar onuru, ahir zamanın peygamberi ve mehdisi, Allah’ın yerleri ve gökleri yaratmadan önce yazdığı kitabın tercümanı ve bildiricisi, efendiler efendisi Hazreti Muhammet (s.a.v.)’in, Senin ona olan sevgisini kendime de mi istedim?
Sultanım, Efendim.
Ben Senden sadece Seni istedim. Pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmekdir. Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben haşa itiraz değil, naz ederim. Ama umarım Sen niyaz kabul edersin. Aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekar olaydım. Ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekar olaydım. Ya alim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakar olaydım. Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkar olaydım. Ya sağlıklı sefalı kalıp ama sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım.
Sultanım, Efendim.
Ben Senden sadece Seni istedim. Pahası elbet yukarıda bahsettiğim gibi yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahip olduğum herşeyi uğruna feda etmektir. Rabbim elbet vardır bir sebebi ki, bu kuluna böyle aşağılanma ve zahmet çektirirsin. Ben haşa itiraz ettiğimden değil, nazlanırım. Ama umarım Sen dua kabul edersin. Aile fertlerimi, aklımı alıp beni ayrılık acısı içerisinde bıraktın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekar olsaydım. Ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekar olsaydım. Ya alim ve saygın kalıp ama gafil ve ikiyüzlü olsaydım. Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulüm eden biri olsaydım. Ya sağlıklı sefalı kalıp ama sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olsaydım.
Derdü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. Müminler kalbimin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. Velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır. Akrep gibi sancıdır. Şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar ana bacıdır.
Bela derdi, sabredenlerin miraca vesilesidir. Müminler kalbimin tacı, suçlular bağışlanma muhtacı, inkar edenlerin varlığı anlaşılmayan bilgeliğin gereği, hakiki sadık ve aşık kişi, çalışmanın ve adaletin ilacıdır. Fakat bu bölücü, hain ve zalimler ise çıban başıdır. Akrep gibi sacı verir. Şerefli insana, helali dışındaki bütün kadınlar annedir, kardeştir.
Ey Rabbim, Efendim!
Malumu aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu, ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu, ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu. Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım. Ama şikayet şekavettir. Bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum. Beni yoktan var ettin. İman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin. Ama aklımı alıp kulunu bikarar ettin. Sana sonsuz şükürler olsun. Şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun! Umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın. Çünkü zaten Zatından gayrıya yalvarıp yakarmanın şirk olduğunu buyurdun.
Ey Rabbim, Efendim!
Yüksek zatınızın bildiği gibi ve zaten Sizin takdirinizdir ki, ne özenli bezenli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu, ne onurlu ve huzurlu gezilerim ve tatillerim oldu, ne de etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu. Lezzet neymiş, kıymet ve değer neymiş tatmadım. Ama şikayet etmek, Allah katında şükürsüzlüktür. Bütün bu geçici ve yararsız nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum. Beni yoktan var ettin. İman ve doğru yola yönelttin, varlığından haberdar ettin. Ama aklımı alıp kulunu kararsız bıraktın. Sana sonsuz şükürler olsun. Şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun! Umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın. Çünkü zaten Zatından başkasına yalvarıp yakarmanın şirk olduğunu bizlere söyledin.
Bu cümleleri kuran deli ise biz neyiz? Yok deli değilse o zaman biz neciyiz?
0 yorum:
Yorum Gönder