Hekimoğlu Ali Paşa zamanında, Peygamber aşığı bir fakir vardır. Uzun zamandır çektiği yoksulluk çilesinden ızdıraplı halde, ellerini dergah-ı ilahfye kaldırarak şu şekilde sızlanır:
- Ya Rab! Halimi sen biliyorsun. Artık sabrım yetmez oldu. Çoluk çocuk perişanız. Borçlarımı ödeyemez duruma düştüm. Resulün hürmetine artık bana bir çıkış yolu göster.
Gönülden bir iltica ile uykuya dalar. Bir müddet sonra, sırlarla dolu bir rüya görmeye başlar.
Resûlüllah Efendimiz, yoksul Müslümanın karşısında durmakta ve ona şöyle emretmektedir:
- Sen, bunca yıl fakirliliğine sabrederek imtihanı kazandın. Allah gönülden ilticanı kabul etti. Çilen, artık bitti. Sabah namazından sonra ilk işin Hekimoğlu Ali Paşaya gitmek olsun. Ona benden selam söyle. Sana bin altın versin. Rüyana inanmayacak olursa, her cuma gecesi okumayı âdet edindiği salavatları, bu cuma gecesi okumadan yattığını söyle. Bu onu sana inandırmaya yeter.
Fakir kişinin, sabah ilk işi, Hekimoğlu Ali Paşaya gitmek olur. Gördüğü rüyayı ona aynen anlatır. Neticeyi bekler.
Ancak, Paşada henüz bir hareket yoktur. Sadece:
- Efendi, şu rüyanı bir daha anlat, der. Fakir adam, bir daha anlatır.
Paşa yine tekrar eder:
- Bir kere daha anlat!
Bu anlatma işi, 7 kere tekrarlanır. Fakir üzülür, ümidi kesilmiş halde:
- Paşam, eğer rüyama inanmıyor, değer vermiyorsan açıkça söyle. Beni tekrar tekrar konuşturup boşuna yorup durma.
Paşa, bu karşılıktan irkilir:
- Haşa, haşa! İnanmamak ne demek? Hele değer vermemek söz konusu bile olamaz.
Tam tersine, bu anlattığın benim için hayatımın en değerli, en mutlu olayıdır. Öylesine değerli ki, bu, olay benim için, bin altınla filan geçiştirilecek bir hâdise değil. Resûlüllah'ın selamına nail olduğumu müjdelediğin bu rüyayı her anlatışına, bin altın değer biçiyor; tekrar tekrar anlatmanı, seni daha fazla mükafatlandırmak için istiyorum
Şimdiye kadar 7 defa anlattın. Benden 7 bin altın almaya hak kazandın.
Paşa, bu sözleri söyledikten sonra, hizmetçisini çağırır, tam 7 bin altını rüya sahibi fakirin kucağına birer birer saydırır.
Resûlüüah aşığı yoksul. Paşanın yanından evine, almayı beklediği bin altın yerine, 7 bin altınla döner. Çoluk çocuğu ile bundan sonra, ömür boyu mutlu ve ferahlı bir hayat sürer.
Kaynak:Mehmet Dikmen, Esrarengiz Olaylar, Cihan Yayınları, İstanbul 2001, s.17