Faydalı Paylaşımlar..

14 Eylül 2013 Cumartesi

Zengin İle Fakir

11:50:00 Posted by Mücahid Reis

Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. O kadar zengindi ki. malının ve parasının hesabını bilmezdi. Yine de son derece cimriydi.

Günlerden bir gün kapısına bir fakir geldi.

— Allah rızası için karnımı doyurun, diye yalvardı. Merhametsiz zengin:

— Defol kapımdan. Çalışıp kazanacağın yerde dilen­mekten utanmıyor musun? Defol, dedim...

Fakir boynunu büktü.

— Ne tuhaf. Hadi ben fakir olduğum için yüzümü bu­ruşturuyorum, sen zengin olduğun halde gülmeyi, güzel söz söylemeyi unutmuşsun.

— Defol dedim, defol..

— Kibirlenme, ne fakirlik, ne zenginlik ebedidir.. Bir gün bütün malını kaybedip fakir olabileceğini hiç düşün­dün mü?

Merhametsiz zengin büsbütün sinirlendi. Hizmetçisine bağırdı:

— Defet şu herifi başımdan! Hizmetçi ezile-büzüle fakiri kovdu. Bir kaç yıl geçti...

Merhametsiz cimri zenginin işleri bozuldu. Her şey ters gitmeye başladı. Sanki altını tutsa kömür oluyordu. Bütün parası kısa süre içinde erimiş, elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmamıştı.

Ve bir gün hizmetçisi karşısına dikildi:

— Bana izin, dedi. Ücretimi veremediğin için yanında çalışamam. Kendime başka bir kapı aramalıyım.

Eski zengin bağıra çağıra hizmetçiyi kovdu. Hizmetçi gitti, merhametli bir zenginin yanında iş buldu. Yeni efendisi çok iyi kalpliydi. Kapısına gelen her fakirin kar­nını doyurur, elbise verir, cebine de bir miktar harçlık koyup duasını alır, öyle gönderirdi.

Bir gün yine kapısına bir fakir geldi. Adam perişan haldeydi. Günlerce yemek yemediği ilk bakışta anlaşılı­yordu. Kapıdan elini uzattı:

— Allah rızası için bir dilim ekmek verin.

İyi yürekli, merhametli ve cömert zengin hizmetçisini çağırdı. Kapıdaki dilenciyi gösterip:

— Yemek ver, diye emretti, sırtına elbise giydir, cebine harçlık koy...

Hizmetçi kapıdaki dilenciye yemek götürdü. Ama yü­zünü görür görmez hayretler içinde kaldı. Efendisine koştu, nefes nefese:

— Efendim, diye konuştu, kapıdaki dilenci kim biliyor musunuz?..

— Kim?..

— Benim eski efendim! Yanından ayrıldığım cimri zengin!..

Merhametli zengin gülümsedi.

— Ya beni tanıdın mı? diye sordu. Sen onun yanında çalışırken kapısına gelmiştim. Beni kovmanı söylemişti. Çalış ve kazan, dilenmeye utanmıyor musun? demişti. Allah'ın hikmetine bak ki o fakirleşti ben zengin oldum. Kimse servetine güvenmemeli, kimse de fakirliğinden utanmamalı. Allah herkesin Rabbidir, bol hazinesinden istediğine verir. Kul kendisine verilen serveti Allah yolun­da harcamalı...

Kaynak:Ahmed Şahin, Dini Hikâyeler, Cihan Yayınları, İstanbul 2006, s. 47

Güç Bir Dâva Nasıl Çözümlendi

11:03:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Süleyman Peygamber en müşkül dâvaları kolayca hal­leder, güçlük çekmeden çözerdi.

Bir gün kendisine iki kadın geldi. Yanlarında henüz konuşamayacak kadar küçük bir de çocuk vardı. Biri derdini şöyle anlattı:

— Ey Allah'ın aziz Peygamberi; ben kırda çalışırken oğlumu beşiğine yatırmış, uyutmuştum. Az sonra şu ka­dın geldi. Çocuk benimdir diye bağırmaya başladı. Hal­buki onun çocuğunu çalılıklar arasından gelen bir kurt kapıp götürmüş. Şimdi benim çocuğuma sahip çıkıyor.

Süleyman Aleyhisselâm kadını dinledikten sonra öte­kine söz verdi. O da şöyle dedi:

— Ey Allah'ın Resulü, bu kadın yalan söylüyorl Asıl kurdun kaptığı onun çocuğudur. Kalan ise benim yavrumdur. Şimdi o benim yavruma sahip çıkıyor.

Süleyman Aleyhisselâm her iki kadını da dinlemiş, iki­sinin de çocuğa sahip çıktığını anlamıştı. Ne yapacağını düşünüyordu.

O sırada kadınlardan biri çocuğun bir elinden, öteki de diğer elinden tutmuş bekleşiyorlardı.

Karar vermek gerçekten güçtü. Fakat o bir peygam­berdi. En doğrusunu yapacaktı.

Nihayet kararını verdi:

— Bana büyük ve keskin bir kılıç getirin. Adamları istediğini hemen getirdiler. Kılıcı aldı, çocuğa doğrulttu:

— Mademki çocuğu bölüşemiyorsunuz, ortadan ikiye ayırayım, yansını biriniz, yarısını da diğeriniz alın. Böyle­ce dava halledilmiş olsun?

Kadının biri hemen razı oldu:

— Pekiyi, öyle olmasını isterim. Öteki kadın ise feryadı

bastı:

— Ey Allah'ın Resulü, buna can mı dayanır! Ben iste­miyorum. Çocuk tek onun olsun. Yeter ki ona dokunul­masın.

Süleyman Aleyhisselâm son sözünü söyledi:

— Anne bulunmuş, çocuğun kime ait olduğunu bilin­miştir. Alın götürün kıskanç kadını.

Ve çocuğu ona dokunulmasın diyen kadına verdi.

Çünkü hiç bir anne çocuğunun ikiye bölünmesine razı olamazdı. Zaten Süleyman Peygamber de böyle bir şey yapmazdı. Ama kadınları sınamak istemişti.

Kaynak:Ahmed Şahin, Dini Hikâyeler, Cihan Yayınları, İstanbul 2006, s. 68