Faydalı Paylaşımlar..

25 Kasım 2015 Çarşamba

Karınca'nın Hikâyesi

11:29:00 Posted by Mücahid Reis

Vaktiyle bir karınca varmış. Küçüklüğünde başına bir kaza gelmiş, ayağı kırılmış. Zavallıcık topal kalmış.
Ama gece demez, gündüz demez çalışırmış. Diğer arkadaşları gibi yuva yaparmış. Yuvasına kışlık yiyecek biriktirirmiş.

Günlerden bir gün insanların Kabe'ye gidip Hacı ol­duklarını Öğrenmiş. Karınca kabilesinin reisine niçin Hacca gidildiğini sormuş. Reis bilgiç bilgiç başını salla­mış:

— Hâlâ öğrenemedin mi? demiş. Hacca gitmek zengin Müslümanlara farzdır. Allah'ın emridir. Suudi Arabis­tan'ın Mekke şehrinde bulunan Kabe'yi ziyaret ederler. Arafat Dağı'nda vakfeye dururlar. Böylece Hacı olup dö­nerler.

Topal karıncayı almış bir düşünce:

— Acaba ben gidemez miyim? diye, günlerce düşün­müş.

Yemeden içmeden kesilmiş. Hacca gitme fikri rüyaları­na bile girmiş. O kadar istiyormuş ki her gün yaşlı karın­calara Kabe'nin nasıl bir yer olduğunu soruyormuş. Ama

gören yokmuş. Çünkü o zamana kadar hiç bir karınca­nın aklına Hacca gidip Hacı Karınca olmak gelmemiş.

Sonunda topal karıncanın sorularından bıkıp usan­mışlar:

— Amma sordun, diye kızmışlar. Ne o, yoksa hacı ol­maya mı karar verdin?

Bir şey söylememiş. Fakat içinden: "Evet" demiş. "Hacca gidip Kabe'yi ziyaret edeceğim ve hacı olacağım."

Bir gün eşyalarını sırtına vurduğu gibi yola koyulmuş.

Az gitmiş, uz gitmiş gece gitmiş, gündüz gitmiş... Yü­rüdükçe kırık bacağı daha beter ağrımaya başlamış. Ni­hayet dayanamayacağını anlamış ama vazgeçmek de is­tememiş.

Topallaya topallaya yürümesi bir çöl faresinin dikkati­ni çekmiş. Acımış haline.

— Zavallı dostum, böyle nereye gitmektesin? diye sor­muş.

Karıncacık durmuş, yüzünde biriken boncuk boncuk teri silmiş ve ciddi ciddi cevap vermiş:

— Hacca gidiyorum kardeşim. Çöl faresi şaşırmış:

— Bu topal ayağınla, şu zayıf halinle ve yorgunluğun­la nasıl hacca gidebilirsin ki? Topal karınca boynunu bükmüş:

— Olsun, demiş. Gidemesem bile hac yolunda ölürüm ya...

Kaynak:Ahmed Şahin, Dini Hikâyeler, Cihan Yayınları, İstanbul 2006, s. 66