Faydalı Paylaşımlar..

10 Aralık 2014 Çarşamba

Yerini ve Haddini Bilmek

23:30:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Çalışan eşler çocuklarına baktırmak konusunda oldukça zorlanırlar. Anneanne ve babaanne yoksa veya çocuklara bakmıyorsa, yandı gülüm keten helva. Çocuklar için bakıcı bulmak çok zor. Bulsan bile kadınların istekleri katlanılacak gibi değil. Dr. İbrahim'in başına gelenleri dinleyelim:

"Dr. İbrahim İstanbul'a gelince çocuğuna bakacak ka­dın arar. Bin bir güçlükle birisini bulur. Adı Gülay'dır. Gü­lay bekârdır ve fakir bir ailenin çocuğudur. Aile geçimini zorlukla sağlamaktadır. Gülay işe başlar. Kendisi güzel yemek yapar, ev işlerini becermektedir. Çocuklarla arası iyidir, evin hanımının güvenini kazanır. Gülay'ın bir şans­sızlığı vardır, o da sırtından kambur oluşudur. Fakat Gü­lay kendisi ve çevresi ile barışıktır. Sırtından sakat oluşunu mesele yapmaz.

Dr. İbrahim, bir gün Gülay'ın parmağında yüzük görür, açıklama bekler.

Gülay, "Ben nişanlandım" der.

"Kiminle?" sorusuna cevabı ibret vericidir ve derslerle doludur:

"Ben haddimi bilirim. Ben bir işadamı ile bir sanat­kâr ile bir memur ile nişanlanmayı hayal etmem. Ben an­cak benim gibi sakat biriyle nişanlanabilirim. Ben de öyle yaptım. Sağır ve dilsiz bir kişi ile nişanlandım, buna da şükrediyorum."

Gülay çok geçmeden evlendi. Düğünü çok kalabalıktı. Hemşerileri ve akrabaları onu yalnız bırakmamışlardı. Aradan zaman geçti. Gülay hamile kalmıştı. Dr. İbrahim, onu kadın-doğum uzmanına götürdü.

Uzman doktor Gülay'ın sırtındaki kamburluk sebebi ile "doğum" yapamayacağını söylüyordu. Gülay her ay periyodik olarak muayeneye geliyordu.

Gülay ne pahasına olursa olsun doğumu yapacaktı, duadan başka yapacakları bir şey yoktu. Doğum zamanı geldi çattı. Zeynep Kamil Doğumevinde, doğumhaneye alındı.

Dr. İbrahim ve eşi, Gülay'ı beklemeye başladılar. Hekimler doğumun zor olacağını söylüyorlardı. Endişeli bir şekilde bekleme faslı başladı. Sabaha doğru kapı açıldı. Doğumu gerçekleştiren hekim kapıda gözüktü. Yüzü gülüyordu ve müjdeyi verdi.

Gülay'ın bir kızı doğmuştu. Sağlıklı bir çocuk dünyaya gelmişti.

Hepimiz şaşırmıştık ve sevinmiştik. Allah'ın dediği olmuştu. Bebek büyüdü, serpildi. Bir süre sonra Gülay'ın bir çocuğu daha oldu, o da sağlıklı idi.

Sonuç: İlahi adalet mutlaka gerçekleşir. Yerini ve had’dini bilene, Allah yardım eder.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, İbretli Hayatlar(Psikiyatri Uzmanından Yaşanmış Öyküler), Sayfa 33, Elit Kültür Yayınları,2008.

Sütçü

23:00:00 Posted by Mücahid Reis No comments

İhtiyar adam, zorlukla taşıdığı süt güğümlerini çadır direkleri arasından geçirmeye çalışırken: -Süüt...!, diye bağırıyordu. Süt isteyen süt kuzularına... İhtiyar, henüz sözünü tamamlamamıştı ki, çadırından çıkan öfkeli bir adam: -Sen aklını kaçırdın herhalde! diye kükredi. Biz yaralılarımızla uğraşırken, sen para kazanma sevdasındasın.

Yaşlı adamın gözleri dolmuştu. Yumuşak bir sesle: -Bu depremde dört torunumu kaybettim evladım, dedi. Onların içecekleri sütü diğer yavrularıma hediye etmek istemişsem, hata mı etmişim.

Bu hadiseyi anlatanlar, “ihtiyar adama çıkışan o kişinin ağlayışını ve ona sarılarak özür dileyişini hiç unutmuyoruz” diyorlar. Yukarıdaki tablo, 17 Ağustos depreminde Sapanca’da yaşandı. Ama gazeteler yazmadı.

Cüneyd Suavi / Hayatın İçinden Hikâyeler Zafer Dergisi Nisan 2002