Üniversite öğrencisiydi. Kurban Bayramını memleketinde geçirmek için yola çıkmıştı.
Yolculuğu çok severdi. Ama bir yönünden asla hoşlanmazdı. O da, yolculuk esnasında namaz kılarken çektiği zorluklardı.
Aslında namaz için her sıkıntıyı göze alırdı. Ama vaktinde kılma endişesi, kazaya bırakmamak için harcadığı çaba, onu öylesine stres içinde bırakıyordu ki, yolculuk bir azap hâline geliyordu.
İnisiyatif kendi elinde değildi çünkü. Şoförün esiriydi sanki. İşte yine aksam vakti girmişti. "Acaba nasıl bir çözüm bulsam da namazımı kılsam" diye düşünmekten beyni çatlıyordu.
Tam böyle düşünürken, otobüs mazot almak için bir akaryakıt istasyonunda durmuştu. Abdesti vardı. Hemen aşağıya indi. Otobüsün muavinine yaklaştı.
— Biraz bekler misiniz, dedi. Hemen aksam namazını kılmak istiyorum, abdestim var.
— Çabuk ol abi, dedi, muavin.
Sevinçle nerede kılabileceğini araştırdı. Biraz ötede yemyeşil çimler vardı.
Onların üzerinde kılabilirdi. Birisine kıbleyi sorup öğrendi ve büyük bir huzur içinde "Allahüekber" deyip, namaza durdu.
İçinde tarifsiz bir mutluluk vardı. Artık sıkıntısı kaybolmuş, Âlemlerin Rabbinin huzurunda, görevini yerine getirmenin doyumsuz lezzetini yaşıyordu.
Üçüncü rekâtı kılarken, ömür boyu unutamayacağı bir şey olmuştu. Fatiha’yı ve sureyi okumuş, tam rükûya eğilecekken, ileride kulübesinde duran istasyonun köpeği, onu yeni fark etmiş olacak ki, havlayarak üzerine gelmişti.
Saniyelik bir tereddüt geçiriyordu. Simdi ne yapmalıydı? Namazı bırakıp kaçmalı mı, yoksa devam mı etmeliydi?
Hayır! Birincisini yapmayacaktı. Allah'ın huzurundan ayrılmayı bir türlü düşünemiyordu. "Allahüekber" diyerek rükûya gitti.
İşte tam o anda, ne olduysa oldu. Kendisine saldırmak üzere havlayarak gelen köpek, sanki birisi arkasından çekmişçesine, tam yanına gelmişken frenine basılan bir otobüs gibi durdu. Havlamasını kesmiş, hafif bir hırıltıyla namaz kılan gence baka kalmış, o secdeye gidince de kulübesinin yolunu tutmuştu.
Artık bu aksam namazının farklı bir anlamı vardı onun için. Her şeyin sahibi,
Kendisine secde eden bir genci, açık bir tehlikeden korumuştu.
Allah'ın özel bir himayesine mazhar olmanın mutluluğuyla elini açarak dua etti:
— Rabbim, Sana şükürler olsun! Köpek saldırsaydı bile Senin huzurundan ayrılmayacaktım. Sanki mıhlanmış gibi beni burada tutan Senin sevgindi.
Otobüse binmiş, tespihini çekerken, sanki sevinçten kanatlanmış, uçuyordu.
Kaynak: Said Demirtaş, Namazı Yaşayanlar, Nesil Yayınları.