— Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın?
Sofî cevap vermiş:
— Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “Gel beni tut, ne istiyorsan yap,” dedi.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş ki:
— Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun.
Kuş, Hz. Süleyman’a şöyle cevap vermiş:
— Efendim, ben onu sofî kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Fakat bundan bana zarar gelmez diye öylece bekledim.
Hz. Süleyman bu savunmayı beğenmiş ve kuşu da haklı bulmuş. Kısasın yerine gelmesi için:
— Kuş haklı. Hemen bu sofînin kolunu kırın, diye emretmiş.
Kuş o anda:
— Efendim, böyle yapmayın! diye feryad etmeye başlamış.
— Ne yapayım?
diye sormuş Hz. Süleyman.
— Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar.
Bu söz üzerine Hz. Süleyman:
— Peki, ne yapalım? diye sormuş tekrar.
Kuş bu sefer şöyle cevap vermiş:
— Siz bunu sofî kıyafetinden, libasından sıyırın! Sıyırın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!*
(*: M. Fatih Çıtlak, Huzur Defteri, 1. Baskı: Mart 2012, Sufi Kitap, Yayın no: 64)"
(Mehmet Abdullah Songül - Adâlet Tartısı ve Mîzân, Türk Düşüncesi Dergisi, 2. sayı, s.30)