Er-Ravzu'l Fâık kitabında şu kıssa anlatılır:
Bir vakit Basra'da servet sahibi bir adam vardı. Her senenin âşure gününde Müslüman kardeşlerini evine toplar, sabaha kadar Kur'an okuyarak, okutarak geceyi ihya ederler, nerde fakir ve kimsesiz varsa buldurur, tasaddukta bulunur, elinden gelen hayrı fazlasıyla yapardı. Evinin bitişiğinde bir komşusu bulunuyordu ve komşusunun hem anası, hem de kızı senelerden beri yürüyemez vaziyette idiler.
Kız, babasına sordu:
- Babacığım bu gün nedir? Komşumuz herkesi evine toplayıp bu geceyi Kur'an ve zikirle ihya ediyor?
Babası:
"-Yavrucuğum, bu gün âşûre günüdür, Allah katında bu günün hürmeti büyüktür", dedi.
Sonra uykuya vardılar. Fakat kız çocuğunun gözüne uyku girmiyordu. Sanki nefesi kesilmiş bir halde huşû ve haşyet ile Kur'an'ı ve zikrullah'ı dinliyordu. Kur'an'ın hatim duâsını yaptıkları vakit, yüzünü semâya doğru çevirip Allah'a niyaz ederek:
"-Ey Mevlâm! Bu gecenin senin indindeki hürmeti hakkı için, senin rızânı kazanmak için bu gece Kur'an'ını okumak için uyumamış kulların hürmeti için beni şu hâlimden kurtar, kalbimin kırıklığını sar!" dedi. Daha sözünü bitirmemişti ki, o anda âfiyet bularak bütün ağrı ve sancılarından kurtularak kalkıp doğruldu. Sabahleyin bu hali görünce şaşıp kalan babası:
-Kızım bu nasıl oldu? diye sordu.O da:
- Babacığım , bu gün ile Allah'a tevessül ettim. O da ânında bana sıhhatimi ihsan etti, dedi.
Kaynak: M. Sâmi Ramazanoğlu Duâlar Zikirler; s: 121-122)