Faydalı Paylaşımlar..

9 Mart 2015 Pazartesi

ESKİ BİR ÇORAP GİYDİRİN, DİYE VASİYET ETTİ

13:23:00 Posted by Mücahid Reis No comments

Adamın biri oğluna; öldüğüm zaman senden tek isteğim var, o da ayağımın birine eski bir çorap giydirmeyi ihmal etme! diye vasiyette bulundu. Zaman geldi her faninin akıbeti onu da gelip aldı götürdü. Adamı teneşir tahtasına yatırdılar, imam efendi yıkamak üzere başına geçip vazifesini yapmaya başladığı zaman, meyyitin oğlu babasının vasiyyetini arzederek: «Babama mutlaka bir eski çorap giydireceğiz» dedi. İmam:
— Olmaz, İslâm esaslarına göre ölüye kefenden başka bir şey sarılmaz, dediyse de adam illa da babasına çorap giydirmekte ısrar ediyordu. O muhitin hocaları toplanıp bu meseleyi görüşmeye ve ölüye çorap giydirilip giydirilcmeyeceğinin müzakeresini yapmaya başladılar.
İlim meclisinde bu müzakere devam etmekte iken içeri bir adam girip mevtanın oğluna bir mektup verdi. Mektup çocuğun babası tarafından verilmiş ve öldükten sonra kendisine verilmesi istenmişti. Meyyitin oğlu babasının bıraktığı mektubu yüksek sesle okumaya başladı.
Mektupta şöyle denilmekte idi:
— «Oğlum! Görüyorsun ya, sana o kadar mal-mülk bıraktığım halde, bana bir çorabı bile çok görüyorlar. Elbette bir gün sen de benim gibi ölüp gideceksin. Aklını başına topla... Sana da birkaç metre kefenden başka birşey vermeyecekler. Sana bıraktığım malı, iyi harca, sarfedeceğin yerleri iyi seç. Çünkü senin kabre götüreceğin amelinden başka bir şey değildir.»
Din adamları ölüye kefenden başka bir şeyin giydirilmesinin mümkün olmadığına karar verdiler ve adam hakikaten birkaç metre bez ve ameliyle başbaşa kaldı.
Kaynak: Büyük Dînî Hikâyeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi, İstanbul, 1980.

RÜYADA ZENGİN OLMAK

07:46:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Vaktiyle adamın biri hamama gitti. Hamamda göbek taşının üzerine terlemek için uzandı.

Biraz sonra aynen kendisine benzeyen bir adam hamama girdi. Adamın yanında tellaklar, etrafında hizmetçiler vardı. Adamı hamamın en temiz ve lüks kısımlarından birine aldılar.   Adamın çok zengin olduğu belliydi.

Göbek taşının üzerinde yatan adam, gelen kişinin kendisine bu kadar benzediğini fark etti. Gelen zengin kişinin kim olduğunu merak etti. Adamın odasına girdi. Fakat adamın öldüğünü anladı. "Fırsat bu fırsattır. Nasıl olsa adam bana tamamen benziyor. Onun cesedini benim yerime yatırayım. Ben de onun yerine geçeyim " diye düşündü. Düşündüğü gibi yaptı. Ölen adamı kendi yattığı yere koydu. Kendisi de onun odasına geçti.

Biraz sonra düşündüğü gibi oldu. Tellaklar geldiler kendisini güzelce yıkadılar. Giyinme odasında üstünü başını kuruladılar, giydirdiler. Hizmetçiler etrafında dört dönüyordu. Dışarıda kendisini bekleyen arabasına bindi ve muhteşem konağına vardı. Yerine geçtiği zengin adama çok benzediği için kimse şüphelenmedi. İçeri girdi. Etrafında hizmetçiler emrini bekliyorlardı. Fakir adam, birdenbire çok zengin oluvermişti.

Fakat kendisi de hiç açık vermiyordu doğrusu. " Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın " diye etrafa emirler yağdırıyor, zenginliğin tadını çıkarıyordu. Hayatı çok güzel geçiyorken suratına "şak" diye bir tokat yedi. Gözünü açtı. Kendisini hamamda göbek taşının üzerinde yatarken buldu. Hamamın temizlik işçileri hamamı temizliyor ve kendisine:

- Kalk be adam, sabahtan beri yatıyorsun. Yeter artık yattığın, temizlen de çık artık. Biz de burayı temizleyelim, diyorlardı.
Adamcağız neye uğradığını şaşırdı. Çünkü biraz önce yaşadığını zannettiği olaylar meğer rüya idi. "Eyvah" diye bağırdı ama elden ne gelirdi ki!

İşte dünya hayatı da böyle bir rüyadan ibarettir. Bir gün yattığın uykudan uyanırsın ama neye yarar ki...

Kaynak: Büyük Dînî Hikâyeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi, İstanbul, 1980.