Genç servis şoförü, minibüsünü kenara çekip, temizlik yapmıştı. İçini temizledikten sonra arabanın dışını da temizlemek için çıkarken, zemine serdiği gazeteleri de toparladı. Sağa-sola kısa bir an baktı, sonra götürüp hemen önünde park halinde olan başka bir servis minibüsünün yanına bırakıp geri geldi. İlerdeki çöplüğe gitmeye üşenmiş, yere atılmış gazeteleri görüp de kendisine kızan olur diye de, içinde şoförü olmayan minibüsün yanına atıvermişti.
Arabanın radyosunda kısa bir arama yaptıktan sonra, neşeli müzikler çalan bir radyo kanalı buldu. Sigarasını da yaktıktan sonra indi aşağı. Bagajdan kova, fırça, çekçek ve kurulama bezini alıp, camlardan dış yıkamaya başladı.
Camları bitirip, kaportayı yıkamaya başlamıştı ki iki orta yaşlı adamın aşağıdaki cami yönünden geldiğini gördü. Yaklaşanlardan birinin saçları azdı, diğerinin saçı pek dökülmemişti ama oldukça kırlaşmış, nerdeyse bembeyaz bir pamuk yumağı gibi görünüyordu.
İlgilenmeyecekti ama kır saçlı olan, özellikle kendisine doğru bakarak yaklaşıyordu. Yaklaşınca selam verdiler;
-Selamün aleyküm, kolay gelsin.
-Aleyküm selam, sağ ol. Camiden her halde, Allah kabul etsin.
-Sağ ol.
-Bize de dua etseydiniz amca.
-Herkese dua ettik merak etme de, bu yaptığın olmamış. Böyle çevreyi kirletince servis şoförleri hakkında kötü düşünülmesine sebep olursun.
-Hayırdır amca ne kirletmesi?
-Gazeteleri diyorum, yere atmasaydın keşke.
-Ha şu gazeteler mi?
-Evet.
-Görmüyor musun amca, o gazeteler öndeki minibüsün yanında.
-Yani sen atmadın mı onları?
-Olur mu amca ben atar mıyım hiç. Şoförü de çok ikaz ettim, “Ortalığa atma, az ilerde çöp var, oraya kadar götür” dedim ya nafile.
-Yaa !...
Az saçlı olanın kaşları çatıldı;
-Ayıp yahu ayıp, insanın önce kendisine saygısı olacak.
-Öyle amca ya. Şimdi çıkıp gelse inkar da eder böyleleri.
Kır saçlı adam içli içli söylendi;
-İnkar eder ha! Oysa şoför dediğin mert olmalı
-Değil mi!
-Yalan söyleyene insan gözle bile bakmam ben.
-Helal amca. Aynen ben de öyle diyorum.
Kır saçlı adam oldukça üzgün görünüyordu. Diğer adamla genç şoför öndeki servisin şoförü hakkında atıp tutarken, o yürüdü, gazeteleri toparlayıp çöpe kadar götürdü. Geri geldiğinde genç şoför gülümseyerek;
-Amca sen niye uğraşıyorsun, atmasaydın da gazeteleri şoför geldiğinde ona söyleseydiniz ya. Ben söyleyince aldırmadı, sizden utanırdı belki.
-Yok aslanım, o gazeteleri atan şoför lafla filan utanacak biri değil.
-Amca sanki tanıyormuş gibi konuştun.
-Tanımıyordum ama yazık ki artık tanıyorum.
-Tanıyor musun ? Nerden tanıyorsun ki?
Kır saçlı adam cevap vermedi, üzgün bir yüz ifadesiyle yürüdü, iki adamın şaşkın bakışları arasında öndeki minibüsün kapısını açtı, çalıştırıp uzaklaştı.
Diğer orta yaşlı adam önce şaşırmıştı, sonra durumu anlayıp genç şoföre dönüp öfkeyle “Yazıklar olsun!” dedi. Genç şoför utançtan kızaran yüzüyle başını yere eğdi, malzemelerini aceleyle toparlayıp, minibüse atladı, kaçar gibi uzaklaştı.
Not 1 : Arabasını temizlerken, yerlere gazeteleri rastgele atan çevreye ve kendine saygısız bir servis şoförünün etkisiyle yazdığım öyküm.
Kaynak: Ahmet Ünal Çam, Yüreğe Dokunan Hikâyeler, Akçağ Yayınları, Ankara 2011.
0 yorum:
Yorum Gönder