Mehmet Akif, inanan ve inandığı değerleri için yaşayan, zamanın eskitemediği, tarihe mâlolmuş bir Hak dostudur. Arabistan çöllerinde sema ehlini bile gıptaya sevkeden şu hâdise, Akif'in inançlarını, (ne kadar zor olursa olsun) yerine getirme hususunda ne kadar azimli bir İnsan olduğunu göstermesi açısından çok ibret vericidir,
Akif’in vazife için Teşkilat-ı Mahsusa başkanı Eşref Bey (Kuşçubaşı) ile Arabistan'da Hicaz'a gittiği yıllardır. Hicaz demiryolunun el Muazzam istasyonunda bulunmaktadırlar. Bu bir çöl istasyonudur ve çölde istasyondan başka hiç bir bina yoktur, ne insan, ne hayvan, ne yeşillik, ne ümran...
İstasyon denilen şey de bir küçük bekleme solonu ve bir memur barınağı... Bu barınakta da istasyon memurunun ailesi yaşamaktadır. Fakat, ailenin hâli perişandır ve odanın halinden sefalet akmaktadır. Odada oturacak bir ot minderden başka birşey yoktur; ne iskemle, ne masa, hatta bir çuval bile... Ve istasyon memurunun hanımı üç beş gün sonra doğum yapacaktır. Adamcağız çaresizlikten "Sizde eski çamaşırlar varsa bari verin de doğacak çocuğu saralım" diye iki büklüm olarak Akif ve Eşref Beylerden medet dilenir.
Akif'in yüzünü derin bir teessür kaplar. Eşref Bey'e bakarak: Bu kadına yardım etsem. Ortada çok ciddi bir tehlike mevcut. Doğacak çocuğun hayatı tehlikede. Ben trene atlayıp hemen Şam a gideyim, ne lazımsa alıp getireyim" der.
Eşref Bey itiraz eder: "Aman Akif, Şam'a, oradan tekrar buraya en aşağı beş gün beş gece bir yolculuk yapman lazım. Halbuki aylardan beri çölde yolculuk yapıyoruz. Bu kadar yorgunluktan sonra, henüz bir gece bile dinlenmeden, bu uzun yolculuğu nasıl yaparsın?"
-"Yorgunluk mesele değil, ortada bir felaket var. Ah, yoksulluk ne müşkül şeydir sen bilir misin? Benim ciğerim parçalandı."
Ve Akif, maşlahını sırtına atıp besmele çekerek yola koyulur. Hareketinin beşinci günü, birçok malzeme ile çıkagelir. Yorgunluktan, uykusuzluktan perişan vaziyette el Muazzama adımını attığında vazifesini hakkıyla yerine getirmiş bir insanın huzuru ve neşesi yüzünden okunmaktadır. Eşref Bey daha sonra, bu hâdiseyi değerlendirirken şöyle diyecektir:
"Ah mübarek Akif! Şehinşahlara boyun eğmeyen Akif! Sefalette kalan bir kadına yardım için, atmış üç derece sıcaklıktaki çöllerde aylarca dolaştıktan sonra bir gece bile istirahat etmeden beş gün beş gece eşya vagonlarında yattın, "
Kaynak:İbrahim Refik, Geçmişten Geleceğe Işıklar, Albatros Yayınları, İstanbul 2007, s. 84
0 yorum:
Yorum Gönder