Faydalı Paylaşımlar..

9 Eylül 2013 Pazartesi

Taş mı Sert, Kafa mı?

10:37:00 Posted by Mücahid Reis No comments


Vaktiyle bir çocuk vardı. Medresede okurdu. Kavuklu hocalardan ders alır, öğretilenleri anlamaya çalışırdı.

Fakat kafası kalınca idi. Bütün gayretine rağmen pek bir şey öğrenemezdi. Okumaya karşı da fazla istek duy­mazdı. Arkadaşları onu geçmiş, okumayı ilerletmişlerdi. O ise hâlâ bir yıl öncesinin kitaplarını okuyordu.

Günlerden bir gün kararını verdi:

— Kafam çok kalın, diye düşündü. Zekâm az. Bu du­rumda okuyamam. İyisi mi köyüme dönüp tarla işlerine

Bu maksatla bir sabah yola koyuldu. Az gitti, uz gitti bir ovaya düştü. Sıcak bastırmıştı. Çok da yorulmuştu. Yolun kenarında bir mağara vardı, ama girmeye korku­yordu.

İçerisinin serin olduğundan emindi. Çünkü güneş al­mıyordu, ama ya ayıya filan rastlarsa ne olacaktı?

Bunları düşündüğü için yüreği ürperiyor, içeri girme­ye bir türlü cesaret edemiyordu.

Sonunda sıcak ve yorgunluk baskın çıktı. Ne olursa olsun mağaraya girecekti. Kararını verdi. Adımlarım ağır ağır attı.

Korktuğu şeylerle karşılaşmayınca sevindi. Korkusu biraz olsun dağıldı. Bir köşeye büzüldü. Sonra uzanıverdi.

Birden gözü mağaranın tavanından yere damlayan su­ya takıldı. Yukarda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu.

Kim bilir kaç yıldır böyle devam edip gidiyordu bu. Taş oyulmuştu. Oysa taş sertti. Su damlası ise yumuşacıktı. Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu?

Birden şimşekler çaktı beyninde. Yumuşacık su dam­laları senelerce aka aka sert taşlan deliyordu. Kendisi de ısrarla derslerine çalışır, okuma isteğiyle hocalarını din­lerse zamanla kafasına bir şeyler girerdi.

— Benim kafam şu taştan daha sert değil ya, diye söy­lendi.

Önemli olan sebat etmekti. Şu su kadar sebat etmek.

Şu taş kadar sebat etmek, o zaman kitaplarda yazılı olanlarla hocaların anlattıkları, kalın da olsa, kafada izbırakırlardı.

Hızla kalkıp gerisin geri medreseye döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Hattâ zaman içinde hepsini geçti. Öyle bir bilgin oldu ki. kitapları hâlâ ellerde dola­şır, Bu yüzden "Taş oğlu" mânasına gelen "İbn-i Hacer" dendi adına.

Bunu anlattım ki, hiç biriniz herhangi bir konuyu an­lamadığım söylemesin. Dinledikten, direndikten ve çalış­tıktan sonra anlaşılmayacak konu yoktur.

Kaynak:Ahmed Şahin, Dini Hikâyeler, Cihan Yayınları, İstanbul 2006, s. 49

0 yorum:

Yorum Gönder