Kaptan-ı Derya, Küçük Ali Paşa, yanına şair Siyahî Ahmed Efendi’yi de alarak, bir deniz yolculuğuna çıktı. Bir müddet sefer eyledikten sonra, bugünkü Ağva sahillerinde konakladılar.
Şair Siyahî Ahmed Efendi, karaya çıkıp, etrafı biraz gezmek arzuladı. Orada burada gezerken, bu ıssız yerin, daha da ıssız bir tepeciği üzerinde, yan yana üç mezar gördü. Dayanamayıp güldü ve şöyle dedi:
“Hey mübarekler! Ne vardı bu ıssız yerde ölecek. Az ötede şenlikli Şile kasabası vardı. Ayol biraz dişinizi sıksaydınız da, oraya gömüleydiniz olmaz mıydı?”
Gezip tozmasını bitiren Siyahî Efendi, bir miktar yorulmuştu. “Gemiye gidip dinleneyim” artık dedi.
Gemiye çıkıp, odasına çekildiğinde, kendisine ani bir rahatsızlık geldi. Büyük bir sancı, tüm bedenini ızdırablara sardı. Az zaman sonra da, ruhunu teslim eyleyip, Rahmet-i Rahman’a kavuştu.
Kaderin acip cilvesine bakınız ki, gemi taifesi, Şair Siyahî Ahmed Efendi’nin bedenini, o üç mezarın yanına kazdıkları dördüncü kabre defnettiler. Böylece o ıssız tepecikteki üçün dördüncüsü oldu gitti. Allah rahmet eylesin…
Kaynak: Selim Gündüzalp, Tarih Öyküleri, Zafer Yayınları, 2008.
0 yorum:
Yorum Gönder