22 Haziran 1993 günü
Tendürek Dağlarında şehit edilen genç kardeşimiz Üsteğmen Cengiz Çıkrık ve onun Cennet arkadaşları olan bütün şehitlerimizin aziz ruhlarına binler fatihalarla.
Aynı köyde büyüyen iki asker, Tendürek Dağları'ndaki mevzilerinde sohbet ediyorlarmış. Uzun boylu olanı, elindeki dürbünle çevresini tarayıp teröristlerin sığınabilecekleri yerleri kontrol ettikten sonra, arkadaşına yanaşıp:
- Şu rüyanı bi daha anlatsana? demiş. Geçen akşam iyi dinlememiştim.
Diğer asker, bir gün önce gördüğü rüyayı en az on kere anlatmasına rağmen hiç itiraz etmemiş ve:
- Rüyamda şehit olmuşum!.. diye söze başlamış. Allah beni cennetine almış ve beş tane huri vermiş.
- Aklın fikrin hurilerde!.. diye gülmüş diğeri. Üstelik de beş tane.
Rüyayı gören asker, arkadaşının sözlerine aldırmamış ve daha öncekiler gibi, uzun uzun konuşmaya başlamış. Köylerindeki dereden de berrak akan Cennet ırmaklarını, onun kenarındaki sohbet eden peygamberleri, aralarındaki aynı birlikten arkadaşlarının da bulunduğu şehit ve gazileri anlatırken, gözleri dalıyormuş.
Yanındaki asker, rüyanın sonuna doğru iyice sokulmuş ve yapacağı teklifin sıkıntısıyla kıvranıp:
- Şu rüyanı bana satsana!.. demiş. Ne istersen veririm.
- Rüya da satılır mı? diye gülmüş diğeri. Beş huriyi duyunca, aklın uçtu herhalde?
Arkadaşı, onu duymamış gibi yapıp:
- Rüyana karşılık postallarımı veririm!..demiş. Seninkiler ayağına biraz dar geliyordu.
Rüya ile birlikte, postalların sahibi de değişmiş.
Ve bir gün sonraki çatışmadan, Erzurum'un ücra bir köyündeki ailesine, rüyayı satın alan askerin şehit olduğu haberi ulaşmış. Yanı başlarına düşen bir roketatar mermisi, iki arkadaştan birine hiç dokunmazken, ötekini hasret duyduğu bir diyara uçurmuş.
Bu olayı anlatanlar derler ki, şehidin sağ avucu daha sonra açılıp, parmaklarıyla "beş" işareti yapmış.
(Cüneyd Suavi Hayatın İçinden Hikâyeler Zafer Yayınları)
0 yorum:
Yorum Gönder