Ma’ruf-i Kerhi Hazretleri, bir gün Dicle’nin kenarında talebeleriyle oturuyordu. Nehrin üst tarafından bir kayığın geldiğini gördüler. Kayıktakiler içki içiyor, naralar atıyor, neşe ile gülüyorlardı. Talebeleri bu manzara karşısında üzüldü, sinirlendiler:
-Dua buyursanız da şu kötü insanlar boğulsa ve Müslümanlar da şerlerinden emin olsa, dediler. Hocaları ellerini açtı ve:
-Ya Rabbi! Şu kayıktaki kullarının neşelerini daim eyle, diye niyaz etti. Talebeleri bu duadan bir şey anlamamıştı. “Sabredin” dedi.
Biraz sonra kayık onların hizasına geldiğinde Hz. Ma’ruf’u gördüler. Hallerinden çok utanıp, bin pişman oldular:
-Bağdat’ın imam ve zahidi Ebu Mahfuz Hazretleri meğer bizi görüyormuş, dediler. İçkilerini döktüler ve çalgı aletlerini kırdılar. “Bizleri affeyle Ya şeyh!...biz de bütün yaptıklarımızdan tövbe ediyoruz” dediler. Ma’ruf-i Kerhi, talebelerine:
-Gördünüz mü ne boğuldular, ne de Müslümanlara zarar verecek halleri kaldı.
Onlar hep af yolunu, güzellikle ıslah yolunu tercih ediyordu. İnsan kardeşlerine karşı şefkatliydiler. Tövbe etmese idiler neşeleri daim olmayacak, burada zahiren kısa bir müddet neşeli görünseler de ahirette devam etmeyecekti. Tövbe ile o anda gülen insanlar ebediyen neşeli olabilecekleri bir yola girdiler.
KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s. 143
0 yorum:
Yorum Gönder