Tarih boyunca iki duygu çarpışmıştır:
— Cömertlik ve cimrilik!
İnsanlar hep bu iki duygunun imtihanı içinde ömürlerini sürdürmüşler, iki anlayışın ibretli örneklerini bırakarak hayat sahnesinden çekilip gitmişlerdir.
Kimileri cimrilik örneği bırakmış, kimileri de cömertlik numuneleri sunmuş, ahirete cömertlerden biri olarak girme saadetine erişmiştir.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, cömertlikle cimriliği iki dala benzetir ki, bu dalların birinin kökü cennette, birininki de cehennemdedir.
Kim hangisinin ucuna takılırsa onun kökün de bulunduğu yere varır.
İşaret etmeye gerek yoktur ki, cömertin tuttuğu dalın kökü Cennettedir. Cimrinin tuttuğu dalın kökü de Cehennemde.
Demek, cömertlik insanı en sonunda Cennete götürür. Cimrilik de Cehenneme...
Cimrilikte öyle hasislik, öyle aç gözlülük vardır ki, bu hale düşen adamın artık gözü, gönlü hep başkasının malında, başkasının yardım ve ikramdadır. Kendisi kimseye bir lokma vermez, ama herkesten her zaman ihsan, ikram bekler. Hatta olmayacak yerlerden bile ianeler umar, durur.
Bu yazımızda sizlere Arabın aç gözlü cimrisinden örnekler arzetmek istiyorum. Bizim aç gözlülerimize de ibret olur inşallah.
Sizler Eş'ab'ı duymamışsınızdır. Bu yazıda Eş'ab'ı yakından tanıyacak, aç gözlülük, cimrilik, bahillik nasıl olurmuş ondan öğreneceksiniz.
Bir insan böylesine cimrilik, bahillik girdabına düşerse, onun hali felakettir. En acı lokma kendisininki, en tatlı lokma da başkalarından aşırdığı olur artık.
Araplar aralarında bir cimri, bahil adam görünce:
— Eş'ab gibi derler, Eş'ab'ı cimrilikte örnek gösterirlerdi.
Büyük sahabi Hazret-i Zübeyr'in (r.a.) azad ettiği kölelerden olan Eş'ab, komşularından birinin bacasından duman çıktığını görünce hemen eline ekmeğini alır kapıda beklemeye başlarmış. Neyi beklermiş biliyor musunuz?
Bacasından duman tüten komşu, belki pişirdiği yemekten Eş'ab'a da getirebilirmiş. Beklediği budur.
Eş'ab bir gün çömlek satan adamın dükkanına girer. Çömlekleri şöyle bir inceledikten sonra teklifini yapar.
— Bundan sonra çömlekleri biraz daha büyükçe yapın, olmaz mı?
Adam ümitlenir:
— Efendi, büyük çömlek istiyorsanız getireyim, yahut da istediğiniz büyüklükte yaptırayım, kaç tane istiyorsunuz?
Eş'ab'ın cevabı tam Eş'ab'lık:
— Hayır, ben çömlek filan alacak değilim, der. Düşündüğüm odur ki, bu çömlekleri alanlardan biri bir gün bana yemek getirecek olursa bunlar az yemek alır da onun için..
Eş'ab'm açgözlülüğünü bilen biri, bir gün onu sevindirmek için yemeğe davet eder. Eş'ab sofraya oturduğunda biri kapıyı çalar. Eş'ab, kapının açılmasına şiddetle karşı çıkar.
— Tam yemekte iken kalkılır da kapı açılır mı? Bırak beklesin yemek bitinceye kadar, der.
Ev sahibi açıklamada bulunur:
— Efendim, bu gelen öyle meziyeti olan biridir ki, başkasının sofrasından yemek yemez, deyince Eş'ab hemen sözünü keser:
— Başka faziletini saymaya gerek yoktur, aç kapıyı gelsin öyle ise...
Ne dersiniz bu manzaraya? Cimriliğin, aç gözlülüğün böylesine pes mi? Yoksa bizim de bundan az-çok hissemiz var mı? Düşünmeliyiz?
Kaynak:Ahmed Şahin, Olaylar Konuşuyor, Cihan Yayınları, İstanbul 2001, s. 45
0 yorum:
Yorum Gönder