Aziz Mahmut Hüdayî Hazretleri, kadılığı bırakarak dergâha gelmişti. Dergâh bir vesileydi maksat için...
Üftade Hazretleri'ne talebe olmuş ve bir müddet sırtındaki sırmalı kaftanla Bursa sokaklarında ciğer satmıştı. Daha sonra ona dergâhın tuvaletlerini temizleme vazifesi verildi.
Bir gün yine temizlik yaparken davul sesleri işitti. Kulak kabarttığında kendi yerine tayin edilen yeni Kadı'nın geldiğini ve halkın onu karşılamaya çıktığını anladı. Bir anlık dalgınlıkla:
- Biçare Mahmut! Sen böyle bir mesleği bıraktın, şimdi abdesthanelerde temizlik yapıyorsun, dîye düşündü.
Fakat, hemen kendini toparladı:
- Mahmut, sen Şeyhine, nefsini ayaklar altına alacağına dair söz vermiştin, dedi.
Nefsine haddini bildirmek niyetiyle elindeki süpürgeyi bıraktı. Taşlan sakalıyla süpürecekti. Tam o esnada Şeyhî Üftade Hazretleri kapıda belirdi:
- Evladım, dedi, sakal öyle şeyler için değildir. Sana bu İşi vermekteki maksadımız seni nefsinin elinden kurtarmak, önemli bir merhaleyi aştırmaktı. Sen bunda muvaffak oldun.
Onu alıp dergâha götürdü. Geçici kadılığı bırakmış, ama sultanlık kazanmıştı. O artık bir İrşad ufku idi.
Bazen, nefse hoş gelmeyen şeylerin arkasında hakiki ikramlar, hediyeler ve lütuflar saklıdır,
Sonsuzluk yolunda paye aramayanlar o lütuflara erer. O öyle bir noktadır ki, manevî bir şeye ermek niyetiyle yapanlar bile o noktada kaybeder. Hedef mürşid olmak değil, sadece Onun hoşnutluğu olmalıdır.
Keramet niyetiyle zikir çekenler ikrama eremez. Dış ve iç, maneviyat yolundaki engelleri, kirleri, sakalıyla temizleyecek kadar o kapıda sadakat gösterenler kazanır
KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Ufku, Timaş Yayınları, İstanbul 2004, s. 158
0 yorum:
Yorum Gönder